09 Ekim 2024

CHP’de unutulan hedef, ayrıca bitmeyen hastalık

İnsanlar bugünkü rejimden bıkmış, değişiklik istiyor, parlamenter rejime geçmek istiyor, çünkü o rejim insanların haklarına ulaşmasını sağlıyor. 31 Mart’a giderken, insanlar parlamenter rejim sözüne sarılıyor. Bugün CHP’nin oy kaybında biraz da o sözün unutulması yatıyor

Bir kişi hariç.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş.

Hatta ve hatta, koyu AKP’liler, hatta ve hatta AKP’nin kuruluşunda yer alanlar, hatta ve hatta Tayyip Erdoğan’a yakın olanlar bile 2018’den bu yana var olan ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ denilen bu ucube rejimin değişmesi gerektiğini düşünürken...

Tam anlamıyla, eskisi gibi, ‘parlamenter sistem’ olmasa bile, bugünkü rejimin değişmesi gerektiğine inanırken, hatta bunu şöyle ya da böyle Erdoğan bile dile getirmişken...

Siz son aylarda CHP’den hiç “iktidara geldiğimizde, parlamenter sisteme döneceğiz” lafını duyuyor musunuz?.. Bir ara CHP ağzını her açtığında, “parlamenter sistem” derken, şimdilerde Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığı takdirde, CHP’nin yine “tek adam rejiminde” devam edeceği gibi bir algı epey yaygın.

CHP’de bunun bir istisnası var:

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı adayı olur ve seçilirse, parlamenter sisteme dönmek isteğine ilişkin düşüncelerini en yakınlarıyla paylaşıyor.

Ciddi oy kaybı

Son birkaç gündür yayınlanan siyasi anketlerde:

-Aksoy Araştırma’ya göre, CHP yüzde 29.1 oy oranıyla birinci, AKP yüzde 26.7 ile ikinci.

-PİAR’a göre ise, tam tersi, AKP yüzde 24.8 ile birinci, CHP yüzde 22.1 ile ikinci parti.

İki anketin ortak yönü, CHP’nin 31 Mart yerel seçimlerine göre, yükselişinin durduğunu, hatta gerilemekte olduğunu gösteriyor.

Ya AKP oyları?.. Biraz geriye giderek:

-2015 Kasım seçiminde AKP’nin oyu yüzde 49.49.

-14 Mayıs 2023 seçiminde AKP’nin oyu yüzde 35.32.

AKP ciddi oy kaybına uğruyor, hele 2015’e göre, yarıya yakın erime var.

Oy kaybında sefaletin artması, geçim koşullarının ağırlaşmasının yanı sıra, hukukun çiğnendiği, adalete erişmenin iyice güçleşmesi, liyakatsiz atamalarla yönetimin topallaşması, yolsuzluk iddialarının sıradanlaşması günlük yaşamın parçasına dönüşmüş bulunuyor.

AKP fena halde yıpranıyor, “ülke kötü yönetiliyor” başlığı altında.

Kararsızlar

Ülke kötü yönetiliyor da alternatifi CHP ne yapıyor?..

Her iki ankette de kararsızlar çok yüksek. Hele PİAR anketinde CHP’nin de üstünde, yüzde 23.7 kararsız oy var.

AKP’den uzaklaşan geniş kitle nereye gideceğini bilmiyor, 31 Mart seçimlerinde CHP’ye giderken, o gidiş son zamanlarda duruyor.

Bir yandan Genel Başkan Özgür Özel’in izlediği tutumdan rahatsız olanlar var. Onların bir bölümü “kararsızlar” hanesine yazılıyor.

Ecevit’in bıkkınlığı

Ama, bir yandan da...

Bunu der demez, 12 Eylül askeri darbesi sonrasında CHP’den istifa eden, karizmatik Genel Başkan Bülent Ecevit akla geliyor. O tarihlerde, sürekli aynı tavrı sergiliyor:

“Parti içi hizipten, partiyi hiçe sayan, parti için kavgayı sürekli ön plana çıkartanlardan bıktım. Onlarla çok uğraştım, ancak hastalıklarından bir türlü kurtulamıyor ve partiye büyük zarar veriyorlar”.

Yeteri kadar açık sözler.

Bugün de CHP’nin en büyük rakibi CHP!..

Aynı hastalık

Özgür Özel’le aynı düşünmeyebilirler. Onu eleştirebilirler, eleştirilecek yanları da olabilir ve var.

Ama, o eleştiriyi her fırsatta “varlıklarının ana eksenine” dönüştürüp, bunları gazete ve TV’lerde marifetmiş gibi söylediklerinde, iş Ecevit’in söylediğine geliyor, “ilkeli politika” yaptıklarını sanarak, partilerine zarar veriyor, “ilkesizlik” sergiliyorlar.

Hala rahat durmasını bilmeyen Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP’de siyaseti parti içi hizip ve muhalefet olarak anlayan hastalıklı bir grup aslında ülkenin kaderiyle oynuyor.

Kılıçdaroğlu kaybetti, Fransızca jargonla o artık “de passe”, yani geride kaldı, bitti!.. Hala nedir bu partiyi karıştırma hırsı?.. O hırs AKP’ye yaramıyor mu?..

Ya diğerleri?.. “Özgür’cü, Mansur’cu, Ekrem’ci” gibi gruplaşmalar!.. Yaşanan bin türlü eziyet ve sefaleti bir yana bırakıp, Osmanlı’nın Fetret Devri gibi, birbirine düşmüş manzaralar!..

AKP’nin ekmeğine yağ sürdüklerinin farkına nasıl varamazlar!..

Ana ilkeye dönüş

CHP’nin oy kaybında parti içi çekişme kadar, ana hedeften sapmanın da rolü var.

İnsanlar bugünkü rejimden bıkmış, değişiklik istiyor, parlamenter rejime geçmek istiyor, çünkü o rejim insanların haklarına ulaşmasını sağlıyor.

31 Mart’a giderken, insanlar parlamenter rejim sözüne sarılıyor. 

Bugün CHP’nin oy kaybında biraz da o sözün unutulması yatıyor.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

"
"